Translate

27 Nisan 2015 Pazartesi

Cumalıkızık

Osmanlı sivil mimarisinin en görkemli köy yerleşimini günümüze ulaştıran Cumalıkızık, son yıllarda ülkemiz yanında tüm dünyada da tanınmaya başlamıştır. O kültür varlıkları yanında doğal varlıklarca da zengindir.
Tarihçe:Osmanlıların Bursa'da ilk yerleştikleri bölgelerden olan Cumalıkızık, 180'i halen kullanılan, bazılarında ise koruma ve restorasyon çalışmalarının yapıldığı toplam 270 ev ile Osmanlı dönemi konut dokusunu günümüze taşımaktadır.
Cumalıkızık yerleşiminin güneydoğusunda Uludağ eteklerindeki Ihlamurcu mevkiinde Bizans devrine ait bir kilise kalıntısı 1969 yılında tespit edilmiştir, Kilise kalıntısının yüzeyde rastlanan bazı mimari parçaları Bursa Arkeoloji Müzesi'nde saklanmaktadır. Bursa yakınlarında kurulan Osmanlı Beyliği kuruluşundan kısa zaman sonra bölgeye hakim olmayı başarmış, 1326 yılında Bursa'yı, 1331 yılında İznik'i fethederek yörede varlığını kesin olarak kabul ettirmiştir. Böylece Osmanlı halkının bu topraklara yerleşerek kentler ve köyler oluşturması sağlanmıştır. Cumalıkızık vakıf köyü olarak kurulmuştur ve bu özelliğini yerleşim dokusu konut mimarisi, yaşam biçimine yansıtmıştır.Uludağ'ın kuzeyindeki dik etekler ile vadilerin arasında sıkışıp kalan yöre köylerine bu konumlarından dolayı ''kızık'' adı verilmiştir. Köylerin birbirlerinden ayrılması için de dereye yakın olanına Derekızık, Fidye verene Fidyekızık ve Kızık köylerinden topluca gidilerek cuma namazı kılınan köye de Cumalıkızık adları verilmiştir.
İklim:Kışlar genel olarak çok yağışlı,yazlar ise kuraklığa sebep olmayacak derecede yağışlı geçer.

26 Nisan 2015 Pazar

Yeşil Türbe

Yeşil Türbe Yıldırım Bayezıd'ın oğlu Çelebi Sultan Mehmed tarafından 1421 yılında yaptırılmıştır. Bursa'nın sembolü haline gelen bu yapı kentin doğusunda, Yeşil semtinde, Yeşil Türbe'nin karşısındaki tepe üzerindedir. I. Mehmed Çelebi türbenin yapımından 40 gün sonra vefat etmiştir. Türbede Çelebi Sultan Mehmed'in yanı sıra oğulları Şehzade Mustafa, Mahmut, kızlari Selçuk Hatun, Sitti Hatun (Safiye), Ayşe Hatun ve dadısı Daya Hatun'a ait mezarlar bulunmaktadır.
Yeşil Türbe'nin Mimarı Hacı İvaz Paşa'dır. Nakkaşları Ali bin İlyas Ali ve Mehmed el Mecnun'dur. Selçuklu kümbet geleneğini sürdüren türbe'nin sekiz köşeli bir planı vardır. Görünüm itibariyle tek katlı izlenimi verse de, türbe aslında iki katlıdır. Türbe içinde sembolik amaçlı sandukaların altında basık tonozlu bir de mezar odası bulunmaktadır.
Yeşil Türbe ismi halk tarafından, yeşile bakan çinilerle kaplı olmasından dolayı, verilmiştir.

22 Nisan 2015 Çarşamba

Hanlar

KOZA HAN


Bursa Ulu Camisi ile Orhan Camisi arasında bulunan Koza Hanı’nı, Sultan II.Beyazıt’ın İstanbul’da yaptırdığı Beyazıt Külliyesine akar olarak 1490-1491 tarihleri arasında yaptırılmıştır. Mimarı Abdul-ûlâ bin Pulad Şah, inşaat emini de Sücca bin Karaca’dır. 

Koza Hanı çeşitli dönemlerde Han-ı Cedid Evvel, Şimşek Hanı, Sırmakeş Hanı, Beylik Kervansaray, Beylik Han-ı Cedidi Amire, Beylik Yeni Kervansaray isimleri ile de anılmıştır. 


Han dikdörtgen bir avlunun çevresinde iki katlı olarak yapılmıştır. Doğusunda ise ahır ve depoların bulunduğu ikinci bir avlu bulunmaktadır. Hanın kuzeyindeki giriş kapısı taş kabarma bezeli abidevi bir görünümdedir. Girişin iki yanında dükkanların sıralandığı bir üst yapıya sahiptir. Üst kattan güneye, avluda depolara ve Orhan Camisi yönüne açılan üç kapısı daha bulunmaktadır. Üst katta 50, alt katta 45 odası olan hanın avlusunun ortasına bir mescit yapılmıştır. Sekiz yüzlü olan mescit, köşelerindeki sekiz ve arkadaki bir ayak üzerindedir. Alt kısmında şadırvan vardır.


PİRİNÇ HAN



Bursa Ulu Cami’den aşağıya inen yolun sonunda, İvaz Paşa Camisi’nin karşısındadır. Sultan II.Beyazıt, Koza Hanı’nda olduğu gibi bu hanı da İstanbul’da yaptırdığı Beyazıt Külliyesi’ne gelir sağlamak amacıyla 1508’de yaptırmıştır. Mimarı Yakupşah bin Sultanşah ve Ali bin Abdullah’tır. Bina emini ise Ecebey bin Abdullah ve Nazır Muhiddin’dir. 

Pirinç Hanı büyük bir avlu etrafında iki katlı olarak yapılmıştır. Hanın doğu yönünde taş kabartma motifleriyle bezeli muhteşem bir kapısı vardır. Ancak depremlerde büyük hasara uğramıştır. Orijinalinde alt katta otuz sekiz, üstte de kırk odası bulunuyordu. Hanın önünde doğuya doğru uzanan iki sıra dükkan 1519 yılında yanmış ve bunlar sonradan onarılmıştır. Avlu ortasındaki mescit de harap durumdadır. Odalar tonozludur. Üst örtüsündeki kurşunlar sökülüp XVII.yüzyılda yerine kiremitle kaplanmıştır. 


Han 1519, 1630, 1644, 1670 ve 1677 yıllarında onarılmıştır. 


İPEK HAN


İvaz Paşa Camisi’nin yanında olup, Bursa’nın en büyük hanlarındandır. Arabacılar, Sultan ve Eski İpek Han olarak da isimlendirilen hanı, Çelebi Sultan Mehmet Mimar İvaz Paşa’ya, Yeşil Külliyesi’ne gelir sağlamak amacı ile yaptırmıştır. 

Yontma taş ve tek sıra tuğladan inşa edilen ve kaynaklardan bu hanın avlu etrafında iki katlı olup, alt katında otuz dokuz, üst katında da kırk iki odası olduğu öğrenilmektedir. Son yıllarda yapılan restorasyonlar sırasında han ilk yapımından oldukça uzaklaşmış, yalnızca batı bölümü ayakta kalabilmiştir. Yine kaynaklardan öğrenildiğine göre avlu ortasında 12 köşeli, kaba yontma taş ve tuğladan yapılmış bir mescit bulunuyordu. 


Han, 1557, 1632, 1742 ve 1775 yıllarında onarım geçirmiştir.




21 Nisan 2015 Salı

Ulu Camii

 Bursa’nın en büyük camisi olup il merkezinde Atatürk Bulvarında yer almaktadır. Yıldırım Bayezit‘çe 1396-1400 arasında Niğbolu Zaferi‘nin geliriyle yaptırıldı. Mimarı kesin olarak bilinmemekle birlikte, ele geçirilen bir yazıta dayanılarak İvaz Paşa olduğu sanılmaktadır. Osmanlı ulu camilerinin özgün bir örneğini oluşturan ve çok payeli ulu cami tiplerinin aldığı son gelişimi gösteren caminin ön yüzünde bir giriş kapısıyla yan yüzlerde sivri kemerli iki kapısı vardır. Cephenin iki yanında yer alan minareler soğan külahlıdır. Kesme taş duvarlı yapı 56×68 m dikdörtgen planlıdır. Son derece düzgün bir taş işçiliği gösteren caminin dış duvarlarında iç bölümler sivri kemerlerle kendini gösterir. Ana mekânı beş bölüme ayıran dörderden üç sıralı, dört köşe on iki kalın paye, beşerden dört sıra 10.60 m çapındaki yirmi kubbeyi taşımaktadır, ikinci sıranın ortasındaki kubbe ötekilerden daha değişik olup altında on altı köşeli, on altı musluklu bir şadırvan vardır. Üzerindeki aydınlık feneriyle ilginç bir görünüme sahip şadırvanın içeriye alınması, ilk İslâm camileriyle Anadolu Selçuklu camilerinin belirgin özelliklerindendir. Dikdörtgen çerçeve içerisine alınmış olan mihrap son derece ince mukarnaslarla bezelidir. Kûfi yazıyla kaleme alınmış İhlas Suresi’nin yer aldığı bu mihrap 1571’de yapılmış, 1904’te Mehmet Usta’ca yenilenmiştir. Abdülaziz Dakki oğlu Mehmet’in eseri olan ahşap minber Osmanlı ağaç oymacılığının en güzel örneklerindendir. İçerisi bir yazı müzesini andırırcasına Türk yazı sanatı güzel örnekleriyle süslüdür. Bunlar arasında Sultan IV. Mehmet, Yesari Mehmet Efendi, Mustafa İzzet Efendi, Mehmet Şevket Vahdeti, Mehmet Şefik Efendi, Mehmet Abdülaziz, Abdülfettah, Ahmet Refek’in yazıları dikkati çekmektedir.

17 Nisan 2015 Cuma

Uludağ

UludağBursa ili sınırları içinde, 2.543 m yüksekliği ile Türkiye'nin en büyük kış ve doğa sporları merkezi olan dağ. Uludağ; Marmara Bölgesinin en yüksek dağıdır. Kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda uzanan Uludağ'ın uzunluğu 40 km'yi bulur. Genişliği ise 15–20 km'dir. Toplu ve heybetli bir görünüşe sahip olan bu dağın Bursa'ya bakan yamaçları kademeli, güneye Orhaneli'ne bakan tarafları ise düz ve daha diktir. En yüksek noktası göller bölgesinde yer alan Uludağtepe'dir (2.543 m). Uzaktan Bursa'ya yaklaşılırken ve oteller bölgesinde görülen yüksek tepe genelde zirve olarak algılanır. Hâlbuki Zirve gibi görünen o tepenin ismi Keşiş Tepedir ve yüksekliği 2.486 m'dir. Uludağ tepe ya da Karatepe (2.543 m) Keşiş Tepenin 5 km güneydoğusunda yer alır. Dağın kuzey tarafında Sarıalan, Kirazlı, Kadı, Sobra yaylaları vardır.
Kış tatillerinin vazgeçilmez tatil bölgelerinden biridir Bursa-Uludağ. Özellikle karlar üzerinde kayak yapmak tatillerin en keyifli anlarını oluşturur. 

ULUDAĞ KAYAK MERKEZİ


Erciyes'te, Palandöken'de, Kartepe'de, Kartalkaya'da ve kısacası Türkiye'nin birçok yerinde kış sporları yapabileceğiniz kayak merkezleri bulunuyor. Tabii kayak deyince akla ilk gelen nokta ise Uludağ Kayak Merkezi. 

Bursa'nın güneybatısında bulunan Uludağ Kayak Merkezi, 11.338 hektarlık bir alanı kapsamakta. Kış aylarında en çok tercih edilen tatil bölgelerinden biri olduğu için kayak merkezine yakın oteller de bulunmakta. Uludağ Kayak Merkezi'ne birkaç günlük tatile gelenler kadar, günübirlik gelenlerinde sayısı fazladır. Günübirlik gelmiş olsanız da kayak merkezinde kayak malzemeleri kiralayabileceğiniz yerler bulunuyor. 


Kış turizmi açısından gelişmesine katkı sağlayan Uludağ Kayak Merkezi'ne yerli turistler kadar yabancı turistler de yoğun ilgi gösteriyor. 


ULUDAĞ MİLLİ PARKI


 1961 yılında milli park olarak ilan edilen Uludağ Milli Parkı, her mevsim farklı güzelliklere sahip. Fakat en çok ziyaret edildiği mevsim kış. 12,762 hektarlık bir alana hakim olan milli parka kara yoluyla ulaşabileceğiniz gibi teleferikle de ulaşım mümkündür. Kamp yapmak, kayak merkezinde kış sporlarıyla ilgilenmek veya trekking yapmak için Uludağ Milli Parkı’nı gezi listenize ekleyebilirsiniz.

Softaboğan Şelalesi:


Bursa Uludağ’ın doğal güzelliklerinin başında gelen Softaboğan Şelalesi’ne Bakacak mevkiinden kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Bakacak’tan aşağı indikçe tüm güzelliklerini gözler önüne seren şelalede trekking yapabilir, fotoğraf çekebilir ve güzel bir piknikle günü taçlandırabilirsiniz.

Uludağ’da Ne Yenir?

Bursa Uludağ sizlere yemek konusunda çeşitli alternatifler sunuyor. Et ızgara çeşitleri başta olmak üzere; Bursa iskender, İnegöl köfte ve Kemalpaşa tatlısı Bursa Uludağ’da tadabileceğiniz lezzetlerdir. Uludağ’da geçirilen güzel bir kış tatilinde Sarıalan çevresinde “kendin pişir kendin ye” kuralıyla hizmet veren restoranlara giderek karların üzerinde mangal ziyafeti yapmak da oldukça popüler.

13 Nisan 2015 Pazartesi

Bursa Irgandı Köprüsü

Irgandı Köprüsü
  Bursa'nın Osmangazi Yıldırım ilçelerini birbirine bağlayan Irganda Köprüsü, Gökdere üzerindeki en önemli yapılardan biri. Bazı tarihi kaynaklar Irgandı Köprüsü'nün 1442 yılında Irgandalı Ali'nin oğlu Türccar Muslihiddin tarafından inşa edildiği belirtiliyor.

İnşa edildiği yıllarda, köprünün üzerinde 31 dükkan, 1 mescit ve her iki yanında da birer depo bulunuyormuş. Irgandı Köprüsü, 1854 yılında meydana gelen büyük Bursa Depremi'nde çok ağır hasar görmüş ancak yeniden inşa edilmiş ve üzerine irili ufaklı, ahşap dükkanlar yapılmış. Nitekim bölgeyi terk eden Yunanlılar bombalamışlar bu sefer Irgandı'yı. Yeniden tahrip olan köprü, 2004 yılına kadar çeşitli restorasyon çalışmaları geçirdikten sonra bugünkü halini almış.

Bursa'nın Tarihi

M.Ö. 3, Yüzyılda Bithynialılar ve Prusias’lılar tarafından kurulan kentin ilk adı Prusa idi.Şehir merkezine yakın ilk yerleşimin kesin bulguları M.Ö. 2700-2500 yıllarına tarihlenmektedir.M.Ö. 1200 yıllarında Trakya'dan bu bölgeye Ibkit saldırılarından kaçan Traklar, Thinler ve Bitinler yerleşmişlerdir.


Bu nedenle yazılı kaynaklarda bölgenin adı Bitinya olarak geçer. 1326 yılında Orhan Bey tarafından Türklerin eline geçen ilimiz Osmanlı İmparotorluğuna başkentlik yapmıştır.
Bursa'da Roma ve Bizans Dönemlerinden günümüze ulaşabilmiş yapı yoktur. Eski kenti çevreleyen surların ilk olarak Bithynialılarca yapıldığı, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde ise onarılarak kullanıldığı düşünülmektedir.
Bursa, Osmanlı İmparatorluğunun ilk 200 yıllık döneminde diğer kentlere göre büyük gelişmeler göstermiş, bir çok mimari yapı ile süslenmiş, devrinin tanınmış medreseleri ile bilim aleminin merkezi olmuş, canlı bir ticaret şehridir. I.Murad zamanından başlayan Hüdavendigar Külliyesi, I. Beyazıd'ın yaptırdığı Yıldırım Külliyesi, I.Mehmed (Çelebi) döneminde başlayıp II. Murad zamanında tamamlanan Yeşil Külliyesi Bursa'nın mekansal gelişimini etkileyen ve bugünde ayakta duran büyük komplekslerdir.
Cumhuriyet dönemiyle birlikte planlama çalışmalarına başlanan şehirde, 1960'lı yıllardan itibaren sanayinin önemi artmış, kentin nüfus ve kentsel gelişimi hızlı bir değişime uğramıştır. Coğrafi konumu, tarımsal, ticari ve sanayi potansiyelinin yüksek oluşu kentin çekiciliğini her dönem korumasını sağlamaktadır.
Kent çarpıcı güzellikte ve alabildiğine cömert bir doğa parçasına yerleşmiş olması nedeniyle hızlı bir kentleşme sürecine girerek 1960'lı yıllardan itibaren tarih, kültür ve doğa değerlerinin aşınması tehlikesi ile yüz yüze gelmiştir.